Konvansiyonel ATC çalışma sisteminde, tipik olarak minimum birer EXE ve PLN olmak üzere iki kontrolör, belirli bir sektör içerisinde “n” sayıda hava aracına hizmet sunmakta, emniyetli ayırmalar tesis etmektedir. Sektör içerisinde hava trafik kontrol hizmetinden faydalanan trafik sayısı çoğaldıkça kontrolörlerin iş yükünü dengelemek için yeni sektörler açılmakta, artan talep sübvanse edilmektedir. Günümüzde dinamik sektörizasyonla, talep problemi özelinde birtakım çözümler üretebilse de sektörleri optimize etmeyi amaçlayan sektörizasyon çalışmaları, sektör sayısını arttırmak belirli bir eşikten sonra kısa uçuş süreleri içerisinde çok sayıda frekans değişimine yol açtığından ötürü koordinasyon yükü ve kompleksiteyi arttırma gibi dezavantajlara neden olabilmektedir. Ayrıca sektör boyutu küçüldükçe, ATCO’nun taktiksel ve stratejik olarak trafikleri kontrol edebilme kabiliyeti de güçleşmektedir.
Artan trafik talebini ve kompleksiteyi sübvanse edebilmek için geliştirilen "Flight Centric" ATC yaklaşımı, SESAR bünyesinde PJ10.1b projesi altında çalışılmaktadır. 4D Trajectory, FAB, FRA gibi konseptlerle düşünsel olarak benzer bir kavrayışa sahiptir. Teknik olarak ise konvansiyonel ATC çalışma sisteminde yer alan sektörleri ortadan kaldırarak, ATCO iş yükünü optimize edip, kapasite problemlerinin önüne geçmeyi amaçlayan "Flight Centric" konsepti, ATCO çalışma usulleri ve prosedürlerinde bir dizi değişikliğe yol açacak olsa da mevcut ATM sistemleriyle bir arada kullanılabilir olduğu için operasyonel bağlamda önemli avantajlar vadetmektedir. "Flight Centric" yaklaşımı ve uygulamalarından biri olan S-ATM'i inceleyebilmek için "Sectorless ATM (S-ATM) Konsepti ve Operasyonel Etkilerinin ATCO Açısından Değerlendirmesi" başlıklı makaleye göz atabilirsiniz.
Aşağıda yer alan tabloda, talep/kapasite denklemine farklı çözümler sunan "Flight Centric" anlayışına ve sektörlerden oluşan konvansiyonel ATC çalışma sistemine yakından bakabilir, operasyonel farklılıkları gözlemleyebilirsiniz.
"Flight Centric" yaklaşım
| Konvansiyonel sektörlü sistem |
Sektör
sayısını arttırmak belirli bir eşikten sonra kısa uçuş süreleri içerisinde
çok sayıda frekans değişimine yol açtığı için koordinasyon yükü ve
kompleksiteyi arttırma gibi dezavantajlara neden olabilmektedir. Yoğun hava
sahalarını ihtiva eden sektörler halihazırda doyuma ulaştığından, sektörleri
kapasite denkleminden çıkarmak ve yeni bir anlayış benimsemek faydalı
olabilir.
|
Artan trafik
talebini, kapasiteyi etkin kullanabilmek için sektör sayısını arttırarak
absorbe etmeye çalışır. Sektör sayısı arttıkça sorumlu olunan hava sahası
küçüldüğü için, kontrol hizmeti sunulan trafik sayısı azalır ve ATCO iş yükü
dengelenmiş olur. Ancak her yeni sektör için ekstra EXE ve PLN kontrolörlere
ihtiyaç vardır.
|
Giderek küçülen sektörlerin yerini alarak daha dinamik bir hava sahası yönetimi vadetmektedir.
Bu sayede hava araçları kontrol sahası içerisinde olabildiğince direkt
rotalarda uçar ve sık sık farklı sektörlerle temas etmeleri gerekmediği için
“frequency congestion” gibi olumsuz deneyimler de bertaraf edilir.
|
Sektör boyutu
küçüldükçe, ATCO’nun taktiksel ve stratejik olarak trafikleri kontrol
edebilme kabiliyeti de güçleşmektedir. Zira sektör sınırlarında
gerçekleşebilecek conflict senaryoları için koordinasyonlar kurulmalı, birden
fazla sektör ayırmalara dahil olabileceği için kontrolörler arasında etkin
bir iş bölümü ve delegasyon gerekmektedir.
|
Sektörler
ortadan kalkacağı için sektör kapasite sınırlamaları da fonksiyon dışı kalır.
Talep/Kapasite denklemi için “Assigment Center“ dinamik olarak ölçeklendirme
yapar ve her ATCO için belirli sayıda trafiğin sorumluluğu eşit bir
şekilde dağıtır. Trafiklerin kontrolörlere tahsisinde farklı stratejiler
gözetilebilir.
|
Hava sahası
sektörlere bölünerek yönetildiği için kompleksite ve ATCO iş yükü gözetilerek
sektör kapasiteleri tayin edilmektedir. FUA düzenlemeleri ve regülasyonlar
belli bir seviye kullanılabilse de artan trafik talebi göz önüne alındığında
kaçınılmaz olarak kapasite problemleri yaşanmakta, yoğun hava sahalarında
halihazırda doygunluğa ulaşmış talep/kapasite denklemi ciddi bir darboğaz
oluşturmaktadır.
|
“Flight
Centric” yaklaşımda her ATCO için belirli sayıda trafik eşit olarak
paylaştırılacağı için iş yükü etkin şekilde bölüşülür. ATCO iş yükü optimum
bir şekilde dağıldığından “underload” ve “overload” problemleri daha az
yaşanır.
|
Konvansiyonel
sektörlü çalışma sisteminde bazı sektörler diğerlerine göre trafik sayısı bakımından
daha yoğun ve trafik yönetimi açısından da daha kompleks olabilir. Mevsimsel
dinamikler ve bölgesel konjonktürel değişimler de hava sahası yönetimini
güçleştirebildiği gibi belirli sektörlerin çok daha yoğunken bazı sektörlerin
görece olarak daha atıl kalmasına yol açabilir.
|
EXE
pozisyonunda çalışan bir ATCO’nun belirli sayıda trafiğe, TMA’ler
arasındaki x noktasından y noktasına kadar kesintisiz hizmet vermesi, uçuş
ekibinin bir parçasıymış gibi algılanmasına ve karşılıklı güvenin tesisine
yol açabilir. CRM ve TRM dinamiklerinin bir arada işlemesi sayesinde
pilot-kontrolör diyalektiği gelişebilir, operasyonel emniyet çıtası da
yükselir.
|
Sektörler
arasında, kısa uçuş süreleri içerisinde sürekli olarak “handover” edilen ve
frekans değişimi istenen trafikler için hem kontrolörler hem de uçuş ekibi
açısından ekstra bir iş yükü oluşmakta, bilgi veya isteklerin aktarımını
icap ettiren koordinasyon yükü de artmaktadır.
|
ATCO başına
belirli sayıda trafik düşeceği için kontrolörlerin trafiklerle ilgilenmek
için daha fazla zamana sahip olmalarının yanı sıra uçuşun uzun bir bölümü
boyunca aynı trafiklerle teması sürdürmeleri, emniyet ve uçuş ekonomisi
açısından da daha iyi planlamaları (seviye değişimleri-direkt rotalar,
reroute işlemleri vs.) beraberinde getirebilir.
|
Sektörlü
çalışma sisteminde, trafiklerin kısa uçuş süreleri içerisinde komşu sektörlere
“handover” edilmeleri frekans yoğunluğuna sebep olmakta, iletişimin büyük
bölümü hâlâ radyo ile yapıldığı için ciddi kısıtlamalara yol açmakta, bu
durum da direkt olarak operasyonel verimliliği düşürmektedir.
|
Uçuşun önemli
bir bölümünün aynı kontrolör tarafından monitör edilmesi, emniyet ve
verimlilik seviyesinde önemli kazanımlara yol açarken bir yandan da
end-to-end hizmet standardı ciddi avantajlar sağlayabilir.
|
Sektörlü
çalışma sisteminde tipik olarak trafikleri önceliklendirmek ve
sıralayabilmek için “first come first served” ya da “best capable best
served” tarzı hizmet anlayışları benimsenmektedir. Bu yaklaşımların ana
sorunu, -büyük resmi göremeyen uçuş ekiplerinin- seçimler ve tercihler bağlamında ATCO karar alma süreçlerini sorgulanabilir kılmasıdır.
|
ATCO rol ve
sorumlulukları değişebilir. Özellikle PLN kontrolörlerin yerini, trafikleri ilişkilendiren
ve EXE kontrolörler için tahsis eden EAP
(Extended ATC Planner) kontrolörler alır.
|
ATCO çalışma
pozisyonları ve paylaşılan görevler bağlamında EXE ve PLN kontrolörler
SOP’lerde yer alan sorumlulukları yerine getirir.
|
Kaynak: P. Volf, "Comparison of the Flight Centric and Conventional Air Traffic Control," 2019 Integrated Communications, Navigation and Surveillance Conference (ICNS), Herndon, VA, USA, 2019.
Lütfen ofansif bir dil kullanmadığınızdan, yapıcı öneriler ve eleştirilerde bulunduğunuzdan emin olun. Yorumlar denetlendikten sonra uygun bulunursa yayımlanmaktadır. Anlayışınız için teşekkürler.